Kadeh

Kadeh

13 Aralık 2015 Pazar

Teşekkür

Unutmamak lazım. Hatırlamak...
Kıymet bilmek, bildiğini hissettirmek...
Geçen zaman ne olursa olsun hatırı olmalı.
Çok değil, üç ay geçti. Sonrasında, sizi her gördüğümde de içimden bu teşekkür geçti. 
Ne zaman, nerede edeceğimi bilemedim; keza siz de teşekkürü çok sevmezsiniz bilirim.
Tabiidir sizin için, arkadaşlığınız budur çünkü. Karşılıksız, içten ve samimi.

Belki de üzerinden yıllar geçse de hatırlamak istediğim için yazıyorum. Kendimi ne kadar şanslı hissettiğimi hiçbir zaman unutmamak için. 

Bu teşekkür 6 Eylül için.
Biriktirdiğim tüm güzel arkadaşlarıma.
Nasıl ifade edilir bilmiyorum ama sanırım ev sahipliğiniz için demek en doğrusu.
Misafir değil; en candan, en coşkulu, gerçekten mutlu ev sahipleriydiniz siz.
Sayenizde anılarımda çok güzel bir düğün var.
Düşündüğüm zaman kafamda canlanan pozlarda hep siz varsınız, en içten gülen gözlerinizle.

İşte en çok da bunun için teşekkür ederim size...

24 Eylül 2015 Perşembe

İyi Bayramlar

"Nefes almak bayramdır mesela; günün birinde soluksuz
kalınca anlar insan...
Görmenin nasıl bir bayram olduğunu karanlık öğretir;
sevmeninkini yalnızlık...
Sızlamayan her organ, hele de burun direği bayramdır.
Bayramdır, elden ayaktan düşmemek, zihinden önce bedeni
kaybetmemek, kurda kuşa yem olmayıp "çok şükür bugünü de gördük" diyebilmek...
Sevdiklerinle geçen her gün bayramdır.
Yoğun bakımda sancılı geceyi ya da kangren olmuş bir
ilişkiyi bitirmek de öyle...
En acıktığın anda dumanı tüten bir somunun köşesini
bölmek, korktuğunda güvendiğine sarılabilmek, dara
düştüğünde dost kapısını çalabilmek bayramdır.
Bir sürpriz paketinden çıkan hediye, tatlı bir şekerlemede
üstüne serilen battaniye, saçlarını müşfik bir sevgiyle
okşayan anne bayramdır.
"Ona güvenmiştim, yanılmamışım" sözü bayramdır.
Hiç aldatmamış, aldanmamış olmak bayram...
Yeni eve asılan basma perdeler, alın teriyle kazanılmış
ilk rızkın konduğu çerçeveler, yüklü bir borcun son
taksiti ödenirken sıkılan eller bayramdır.
Evde yalnızlığı noktalayan insan nefesi, akşam kapıda
karşılayan yavuklu busesi, sevdalı bir elin tende gezmesi,
nice adağın ardından çınlayan çocuk sesi bayramdır.
Alnı açık yaşlanmak bayramdır; ulu bir çınar gibi ayakta
ölebilmek bayram..
Bunların kadrini bilirseniz, kıymet bilmeyi öğrenirseniz her gününüz bayram olur.
Meraklanmayın, öyledir diye size deli demezler.
Deseler de böyle delilik, bayram artığı günlerdeki nankör akıllılıktan evladır.
Her gününüz bayram olsun..!"
Can YÜCEL

8 Ağustos 2015 Cumartesi

Hoşgeldin Prenses

Kırkın çıkalı 4 gün oldu. Sana bu anıyı bırakmak isteyeli de bir o kadar...
Kızma bana, halan evleniyor; günleri telaşla, çok çabuk geçiyor. Doğduğun günün hediyesi olsun istemiştim ama kısmet 44. gününeymiş.

Annenin karnında büyümene tanık olduk önce. Elim annenin karnındayken, senin tekmeni ilk hissettiğimde çığlık atmıştım evde. Bu benim için de bir ilkti. Sen aramıza gelene kadar, ailenin en küçüğü olmam nedeniyle şahit olmamıştım daha önce böyle bir şeye.
Fotoğraflarını gördük, heyecanımız arttı; merakla bekledik fotoğraflardaki haline benzeyecek misin diye.
Beklenen gün gelip de anneni doğuma alırlarken, babanla ikisine arkalarından baktığım sırada, kalbim yerinden çıkacak gibiydi.
Hemşire, odaya az sonra geleceğini haber verdiğinde de...
Telaşla herkesi odaya topladım, Eylül geliyormuş diye.
Geldiğin o ilk anı anlatmam ise mümkün değil. Herkes başına toplandı, büyük bir heyecan ve mutlulukla bakıyorlardı sana. Ben ise bir köşede kalakalmıştım öylece. Önceleri yaşadığım heyecan yerini tarifsiz bir duyguya bırakmıştı. Yanına yaklaşamıyor, uzaktan hem seni hem de seni sevenleri izliyordum.
Aramızdaki bağ, seni odaya getirdikleri o ilk saniye kurulmuştu aniden. Garip bir histi bu.
Aniden sakınır olmuştum seni herkesten, kendimden bile. Yaklaşmaya korkuyordum yanına, dokunmaya da. O kadar miniktin ki dokunduğumda canını acıtmaktan ve seni tedirgin etmekten korkuyordum. Dünyayı ve bizi keşfetmen için sana zaman ayırmak istemiştim. Gözlerini bile açamıyordun ki. Gün ışığı dahi fazlaydı senin için.
Çok çabuk adapte oldun her şeye. Emziğini, daha iki haftalıkken o minicik elinle tutmaya çalışıyordun. Tepki veriyordun istemediğin şeye. Battaniyen bunalttığında onu ittiriyor, saç bantını sevmediğini hareketlerinle anlatıyordun bize.Seni kucağıma ancak o zaman alabilmiştim, tepkilerine güvenebildiğim anda. Rahatsız olursan bunu belli edeceğine inandığım zaman.
Önce garipsedik birbirimizi, sonra uyudun kucağımda; o mis kokun üzerime sindi.
Artık her yanına geldiğimde daha da büyümüş oluyorsun.
Seni gördüğüm anda dünyamın durduğuna emin olabilirsin.
Daha şimdiden bana çok iyi geldiğine de.

Neler yaşayacağız birlikte acaba?
Günün stresinden arınmak istediğimde fotoğrafına bakıp düşünüyorum da, neler bekliyor seni acaba?

Güzel çizilmiş olsun hayat yolun. Şans dolu olsun.
Kendi ayaklarının üzerinde dimdik durabil.
Para hayatının önceliği değil, hayatını istediğin gibi yaşamanın sadece bir aracı olsun.
Önceliğin sevdiklerin olsun ama ailen birinci sırada gelsin. Aralarına katıldığında her şeylerinden nasıl vazgeçebildiklerini görebilseydin, eminim bana hak verirdin. Ama biliyorum ki seni her şeyinle kabul ettiklerini anlayabileceğin zamana geldiğinde bana hak vereceksin.
Merhamet en belirgin özelliğin olsun. Bir kuşa ekmek atmak da olabilir, servetini paylaşmak da. Derecesi önemli değildir iyiliğin. Birileri sana iyilikten maraz doğacağını söylerse eğer, o zaman da sen onlara ilahi adalete inandığını söylersin.
Aşkın hayatını yönetmesine izin verebilirsin. Bence hiç korkma bu uğurda savrulmaktan. Aşk rüzgarının seni sürüklediği yere gitmekten çekinme.
Aşık olduğun adamla evlen. 
O adam senin ne hissettiğini arkası sana dönükken bile anlayabilen olsun. Ve gözleriyle anlatabilsin sana her şeyi; desteğe ihtiyacın olduğunda tek bakışından güç bulabil.
Aslına bakarsan her kadın güçlüdür. Hem de erkeklerden de güçlü. Ama her kadın, kendini teslim edebileceği bir adam ister hayatında.
Güçlü olmak zorunda olduğun bir hayatın olmasın. Teslim olabil, teslim edebil.
Kadını kadın yapan nazıdır; ama fazla naz da aşık usandırır. Sen, usandırmayan nazlı kadın olabil. 
Dengeyi kurmak senin elinde.
Unutma, birçok şey senin elinde. Her şey değil...

Aktarabileceğim tavsiyelerim bu kadar.
Çünkü benim de öğrendiklerim buraya kadar.
Bundan sonra birlikte büyüyeceğiz. Birbirimize öğreteceğiz.
Güzel bir hayat yolumuz olsun prenses.

Fark ettin mi bilmiyorum ama unvanımı sana veriyorum:
Hoşgeldin Prenses.
Ne iyi ettin de geldin.
Tam zamanında geldin.
Ben Kraliçe olmaya giderken sen bu aileyi Prensessiz bırakmamaya geldin.


5 Ağustos 2015 Çarşamba

Be My Eyes

Tüm kışı grip olmadan atlatabilip yazın bu sıcağında sıcakla birlikte hastalıktan kavrulanlanlardanım. Hayatın temposundan uzaklaşmış yatağımda uzanırken haberlerde gözüme bir şey ilişti ve açıkça beni heyecanlandırdı: "Be My Eyes"...

AppStore'un yeni uygulaması. Görmeyenlerin gözü olabilmek için. 

Tek yapmanız gereken uygulamayı indirmek, gören-görmeyen kategorisinden göreni işaretleyip kullanacağınız dili/dilleri seçmek. Görme engelliler, ihtiyaç duyduklarında, size bağlanıp sizden yardım isteyecekler. Tanıtım videosundaki gibi, örneğin sütün son kullanma tarihini soracaklar. Siz de videolu konuşma sayesinde onların hayatlarını kolaylaştırabileceksiniz.


Paylaşmak ve haberdar etmek adına...

Sevgiyle kalın, ufak dokunuşlarla hayatı kolaylaştırarak her iyiliğin bir köşesinde yerinizi alın.


3 Nisan 2015 Cuma

Kayahan

İz bırakabilmek önemli.
Yaşamış olmak için yaşamamak...
Bazen tek bir gülücükle, bazen uzattığın bir elle...
Bazen tek bir cümle yeter.
Bazen sadece koku...

Tanımadığın insanların hayatında yer edinebilmek ise daha fazlasını ister.
Tanımadan tanınmak ister.
Öyle sözler yazarsın ki yer edinirsin o insanların hayatında.
Dillerinde senin bestelerin, mırıldanırlar.
Acılarına da mutluluklarına da ortak olabilirsin fark etmeden.
Çocukluk anılarısındır belki.
Bir baba, kızının küçüklüğünü anlatırken senin şarkından bahseder.
İlk şarkısısındır sen.
Tükendimi ancak tütendim olarak telaffuz edebilirken bile sen varsındır hayatlarında.

Vedalar ise en ufak bir iz bile bırakmadan gidenler içindir.
Bıraktıkların yeterse seni hatırlatmaya, şarkıların hala varsa kimilerinin hayatında sen veda etmiş sayılmayacaksındır.

Bugün radyolarda hep senin şarkıların vardı, bu da benden olsun:
Acılanma... 
Bu da gelir, bu da geçer.
Tıklamalı, dinlemeli, seni her daim yaşatmalı.

Huzur içinde uyu Kayahan...
 


2 Mart 2015 Pazartesi

Kül

İnsanoğlu nankör. İnsanoğlu bencil. İnsanoğlu unutkan, pervasızca unutkan. Her şeyi kanıksayıp hayatına devam edecek kadar unutkan. O yüzden dayanıklı belki de yaşanan onca acıya. O yüzden hayata devam edebiliyor kaldığı yerden, bırakıldığı gibi olmasa da...
Onlarca protesto, onlarca konuşma; yazılanlar, çizilenler, söylenenler, açık oturumlar, ziyaretler, köşe yazılarında dökülen cümleler, tweetler...
Kabusum oldu, etkilendim, ipini çekmek isteyecek kadar öfkelendim; toplumumuzun haline, insan kılığına giren yaratıkların kokuşmuşluğuna acıdım; açıklama aradım, sebepler aradım, sosyolojik boyut-psikolojik boyut dedim, işin içinden çıkamadım. Açıklayamadım kendime bile. Kim, neyi, nasıl açıklayacaktı o aileye? Nasıl kabul ettirebileceklerdi onlar kendilerine? 
Herkes köşesine çekilip kaldığı yerden devam ederken onlar baş başa kalacaklardı kendileriyle, acılarıyla, eksilen yuvalarıyla, boşalan odayla. 
O yüzden bu kadar bekledim; içimden geçenlerin haddi hesabı yokken, olayın yaşandığı ve gündemde olduğu günlerde susmayı tercih ettim. Çünkü hatırlatmak istedim ne kadar da unutkan olduğumuzu. Ne kadar da sahteyiz aslında üzülürken bile.
Çözüm bulundu mu? Teselli olmak için neden mi bulduk ki?
Peki neden unutuldu bu kadar çabuk?
Biliyorum onlar devam edemeyecek kaldıkları yerden. Ama acıyı birebir yaşamayanlar çoktan unuttular bile. Ateş düştüğü yeri yakıyor değil mi? Diğerleri için ne oldu?
Yandı, bitti, kül oldu.

19 Şubat 2015 Perşembe

Ben Böyleyim

Yoktum...
İşe girdim, nişanlandım, düğün hazırlıklarına başladım, hala oluyorum, arkadaşlarım evlendi ve nişanlandı. Askerler gitti, bazıları döndü bile. Kahkahalarla güldüğüm de oldu, hıçkıra hıçkıra ağladığım da. Peki hayat bu kadar mı?

Dinleyelim, bakalım bu kadarmıymış? (Tıklayın)

"Hayat bu kadar mı?
Bence değil
Bir kaç sözüm var
Biraz senin gibi
Yıkılmayan duvarları var
Bazen esintili
Bazen uzak yakınlarım var
Ben ben böyleyim kendi yolumda

Bırak tutma beni
Kaybetsem de üzülmem asla
Ne boş kaygıların
Korkma bana hiç bir şey olmaz
Yanlış doğru gibi
Eksik kalan bir kaç satırsa
Ve ben ben böyleyim
Kendi yolumda 


Hayat benim
Her anımı yaşadıkça sevesim var
Aldırmam hiç yağmurlara
Benim güzel hatalarım var
Bir an bile vazgeçmedim
Kendi yolumdan

Değer saklanma hiç geçer zaman
Böylede geçer ya sev ister vazgeç
Beklentiler sadece üzer
Ayrı dünyalarda farklı farklı kafalarda
Ve ben ben böyleyim
Kendi yolumda

Hayat benim her
Anımı yaşadıkça sevesim var
Aldırmam hiç yağmurlara
Benim güzel hatalarım var
Biran bile vazgeçmedim
Kendi yolumdan..."