Başlığı görünce, "Bir varmış, bir yokmuş; Sebastian ile Katya adında bir çift varmış..." gibi bir hikaye bekliyorsanız, yanılıyorsunuz. Çünkü durum çok farklı. Durum, tamamen benim onlara olan ihtiyacımla alakalı. Evet, bugünlerde bir Sebastian'a ihtiyacım var. Bir de Katya'ya. Çünkü "Sebastian söyle ona..."diyecek çok sözüm olduğu kadar Katya'dan da talep edecek çok şeyim var.
İşlevlerinin aynı olduğunu düşünmeyin sakın. Sebastian'dan hayallerimi gerçeğe dönüştürmesini isteyeceğim ve ayrıca içimde patlayan, beni sinirlendiren veya üzen, söylenmemiş olan sözlerimi ona söyletip rahatlayacağım. Katya ise bana hizmet edecek; kahvaltımı hazırlayacak, kahvemi yapacak, evin işlerini yapacak, banyomu hazırlayacak; yeteneği varsa masaj yapacak, yoksa masör bulacak. Ben de Firdevs Hanım edasıyla bir gün geçireceğim. "Cedric Hanım, başka bir isteğiniz var mı?" diye sorduğunda; "Çekilebilirsin!" diyecek kadar umursamaz olacağım. Söylerken bile kıyamıyorum Katya'ya; ama bir günlük de olsa böyle bir rahatlığa ihtiyacım var, ne yapayım?
Sebastian da söyleyecek insanların bencilliklerinden nefret ettiğimi, maddiyata önem verenlerin benden uzak durması gerektiğini, emek verilmeyen hiçbir şeyin benim için bir şey ifade etmediğini, tüm kızgınlıklarımı, tüm kırgınlıklarımı... Ve götürecek beni denizin kıyısında bir yere. "Sebastian, söyle ona, gittiğimiz yerde denizin rengi turkuaz olsun. Kafamdaki tüm sorular ve sorunlar, bir süreliğine de olsa, donsun. Sadece denizin kokusunun ne kadar güzel olduğunu düşüneyim. Keyfimi kaçıracak insanlar olmasın etrafımda. Katya mı? Katya'ya da söyle, şezlongumu kafamı gölgeye getirecek şekilde ayarlasın; vücuduma güneş kremi sürsün, güneşlenmek için en güzel mevsimdeyiz."
Kulaklığımı takmadan gittiler, zahmet olacak ama onu da ben yapayım bari:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder